DİKKAT!

YAŞADIĞIN ŞU AN'IN TEKRARI YOK!

Her an'ı dolu dolu yaşamak varken, bomboş yaşamak neden?

OKUDUNUZ MU?

  • IŞIĞI ARAYANLARIN KARANLIK YANI - Debbie Ford
  • Düşünce Gücüyle Tedavi - Louise Hay
  • Olanı SEvmek - Byron Katie
  • Dört Anlaşma - Don Miguel Ruiz
  • Şimdinin Gücü - Echart Tolle
  • Her Şey Seninle Başlar - Mümin Sekman
  • O'da Bir'e - Ali Karakuş
  • Gölgenin Sırrı - Debbie Ford

İZLEDİNİZ Mİ?

  • Dingin Savaşçı
  • Billy Elliot
  • İçimdeki Çocuk -
  • Ne ....Biliyoruz ki ?
  • Üç Aptal ( Three Idiots
  • Shine
  • Tanrı'yla Sohbet
  • Bruce Almighty

5.3.09

Yarattıklarımızın ne kadar farkındayız?

Arkanıza yaslanın ve şöyle bir geçmişe gidin. Belki bir ay, belki bir yıl belki de on yıl. Hafızanızı şöyle bir yoklayın bakalım aşağıdaki durumlara benzer yaşadığınız durum veya durumlar oldu mu?
… pek sevmediğiniz birisiyle yapmak zorunda kaldığınız bir konuşma.
… pek sevmediğiniz birisiyle mecburen geçirmek zorunda kaldığınız bir gün veya birkaç saat.
… birisiyle sizi anlamayacağı duygusuyla yine de bile bile yaptığınız bir konuşma.
… korktuğunuz bir düşüncenizin başınıza geldiği bir an.
… bir sevdiğinizin sizi beklemediğiniz bir tarzda kırdığı bir an.
… birisinden bir beklenti içinde olduğunuz bir an(size teşekkür etmesi vs gibi)

Bu anlardan birine gidin ve o esnada yaşadığınız duyguları hatırlayın. Sadece kendinizin değil karşınızdaki kişinin sizde bıraktığı duyguları da hatırlayın. Muhtemelen o duyguların içinde korku, kızgınlık, kendini ifade edememe, hayal kırıklığı, güvensizlik, sıkıntı, “öff.. bir an bitse de kurtulsam!” hissi ve daha birçok olumsuz duygu vardır.
Sanırım birçoğumuz bu sevimsiz duyguları oldukça yakından tanıyoruz. Onlarla ne kadar yakın ilişki içinde olursak yukarıdaki olayları da hayatımızda bir o kadar hızlı bir şekilde yaratmış oluruz.
Sizlere son günlerde yaşanmış çok basit birkaç örnek vererek bu yaratma gücümüzün ne kadar güçlü olduğuna dikkatinizi çekmek istiyorum.
İlk örneği yakın bir geçmişte birebir yaşadığım bir olaydan vermek istiyorum.
Çok sevdiğim iki kardeş. Birbirinden sadece fiziksel olarak değil, duygusal olarak da çok farklı olan iki kardeş. Kardeşlerden biri diğerine oldukça kızgın çünkü ona yaptıkları için hiçbir zaman teşekkür etmiyor. Her ne kadar teşekkür kelimesini ondan beklese de yoğun bir inançla bir tarafı hayal kırıklığına uğramamak için “o asla böyle bir şey yapmaz” düşüncesini savunmakta.
Bu kişinin bana birçok kez teşekkür ettiğini deneyimleyen birisi olarak bu tanıdığıma “Neden kardeşine teşekkür etmediğini sormuyorsun? Benim onunla böyle bir deneyimim olmadı.Her zaman teşekkür ediyor. ” diye sorduğumda yanıt olarak bana “Çünkü o öyledir değişmez ve sanırım vereceği yanıt beni hayal kırıklığına uğratır diye korkuyorum ,” oldu.
Mesleğimin verdiği meraktan olsa gerek ertesi gün kardeşiyle konuşurken bu konuyu açık açık sordum. “Ağabeyine teşekkür etmeme nedenini çok merak ediyorum. Sen başkalarına teşekkür ederken, o’na neden etmiyorsun?” Muzip bir bakışla gelen yanıt ise “Çünkü o benden böyle bir şey beklemiyor. Biliyor teşekkür etmediğimi veya etmeyeceğimi,”oluyor.
İşte bu basit örnek yaratma gücümüzün ne kadar güçlü olduğunu ve karşımızdaki kişilerin olumsuz davranışlarındaki katkı payımızın ne kadar olduğunun somut bir örneği. Ağabeyin kardeşine olan duyguları ümitsizlik, inançsızlık ve korku doluyken kardeşin ona teşekkür etmemesi doğal değil mi?
Bu durumu yaratan kim? Ağabey mi, kardeş mi? Karşı taraf mı, biz miyiz?
Bu yazıyı yazmama neden olan ikinci örneği okuduktan sonra bu soruyu tekrar yönelteceğim size.
Bugün sabah bir danışanım beni üzgün bir sesle arayarak çok kötü bir şey olduğunu ve bir aile bireyinin ona çok kötü bir davranışta bulunduğu için yıkıldığını dile getirdi. O, olayı detaylarıyla anlatma çabası içindeyken onun sözünü keserek şu soruyu yönelttim;
“ Bu kişinin bu davranışta bulunması için sen nasıl bir katkıda bulundun?”
Telefonda bir an büyük bir sessizlik oldu. “Nasıl yani?” sorusuyla sessizlik bozuldu.
“Yani bu davranışı karşı tarafın yapabilecek potansiyeli olduğu korkusunu, endişesini hiç olay olana kadar duydun mu?”
Yanıt açık ve netti.“Ooo, sürekli!”
Tekrar bir sessizlik oldu ve önceden yaptığımız çalışmaları hatırlayarak büyük bir farkındalıkla;
“Eyvah, bunu ben yarattım!”dedi.

Evet, şimdi tekrar yöneltiyorum size az önceki sorumu.
Bu durumları yaratan kim? Karşı taraf mı, biz miyiz?
Karşı taraf diye yanıtlayanlar bundan sonraki bölümü okumalarına gerek yok.
Biziz ya da biz olabiliriz diye yanıtlayanlar ise okumaya devam edebilirler.
Peki, içinde bulunduğumuz korku, endişe, inançsızlık ve çaresizlik mekanından yarattığımız bu olumsuz düşüncelerimizi karşı tarafa aktardığımızı nasıl fark edebiliriz ve durumu nasıl kurtarabiliriz?
Bunu yapabilmek % 100 mümkün ancak, temel şartı inanmak.
“Bu olayı karşı tarafın bana yapmasında benim katkı payım ne?”diyerek başlamak gerek işe.
Teşhisi koyduktan sonra Ho’oponopono tekniğini kullanmak bir sonraki adım.
Hawaii yerlilerinin yüzlerce yıl önce kullandıkları bir yöntem olan bu tekniği merak edenler Joe Vitali’nin yazdığı Zero Limit adlı kitabını alarak okuyabilirler.

Bu teknik ilk başta çok basit görünse de arka arkaya söylenmesi gereken ve inanılmaz gücü olan dört cümleden ibarettir.
Bunlar sırasıyla;
1.Seni seviyorum ve olduğun gibi kabul ediyorum.
2.Özür dilerim.(Bazen büyük resmi görmeyerek olanlara anlam veremiyor ve seni yargılıyorum)
3.Beni affet.
4.Teşekkür ederim.
İkinci örnekteki danışanıma, “Eyvah bunu ben yarattım!” farkındalığına vardıktan sonra, ne kadar kızgın olursa olsun bu dört cümleyi onu kıran aile ferdini düşünerek arka arkaya içten bir şekilde defalarca söylemesini söyledim. Aradan dört saat geçtikten sonra danışanımdan gelen mesaj şu idi;
“Bu dörtlü inanılmaz güçlü bir enerjiye sahip. Az önce o kişi beni aradı ve özür diledi,”dedi.
Hiç şaşırmadım desem?
Birinci örnekteki kardeşlere gelince, olumlu sonucu sanırım size çok yakın bir zamanda ileteceğim!
Yazıma son verirken, sizden hayatınızda kabullenmekte zorlandığınız bir kişiyi düşünerek bu dörtlüyü uygulamanızı öneriyorum. Ne de olmasa siz yukarıda sormuş olduğum soruya olayları yaratan biziz diyenlerdensiniz. Değil mi? Çünkü diğerleri o noktadan sonra okumayı bırakmış olmaları lazımdı! Sonucu ne mi olacak? Sizce?
Hayatınızı olumlu düşünceler yaratarak karşınızdaki kişiler üzerinde yarattığınız etkinin farkındalığıyla sürdürmeniz dileği ile, sevgiyle kalın…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder